Kaan Yurtbaş Videography

Tv programları ya da belgesellerde sık karşılaşılan bir durumdan, daha doğrusu amatörlükten bahsetmek istiyorum. Diyelim ki bir tv programı yapıyorsunuz herhangi bir içeriğe sahip olabilir. Mesela gezi programı üzerinden gidelim. Gezi programı için Samsun'un Bafra ilçesine gidiyorsunuz mesela... Şimdi kimse hiç bir yapımcıya cemiyet muamelesi yapmıyor tabii ki. Yapımcı bu işi para kazanmak için yapıyor. Burada sorun yok ama taa Bafra'ya gidip 3 gün belediyenin kapısında bekleyip, 4. gün başkandan röportajı kapıp koştur koştur montaja gelirsen sen iş bilmez birisin demektir. Bu sektörde de yerin olamaz. Tamam para kazanacaksın, belediyeden röportajını yaptın mı faturanı keseceksin buna kimse itiraz edemez ama gittiğin yerde bir-iki sokak röportajı yap, ilçenin önemli yerlerine git 3 kare detay çek be adam. Ama yoook youtube var.... Sonra gel de adama derdini anlat. Arkadaş adamlar 360piksel, heryerinde allı güllü geçişler olan bol efektli iğrenç bir tanıtım film...

Ülkemizin kıt şartlarında ortalama bir yapım ekibinin tarifi şudur: 1 adet yapımcı 1 adet yönetmen 1 adet kameraman 1 adet sunucu 1 adet kurgucu 1 adet asistan Tabi TRT haricindeki tv kanallarında durum çok daha içler acısıdır. Ama biz asgari düzeyde olması gerekeni yazalım, istisnalar kaideyi bozmasın. Ekibin en bomba ismi asistandır tabii ki. Yemeğin tuzu gibidir adeta... İyi asistan işi uçurur kötü asistana yapacak bişey yoktur. Asistan gariplere asgari ücreti bile çok görürler. Ama iş konusunda acımazlar. Sunucunun makyajı bozulur asistanı fırçalar, kameraman tripod taşıtır, yönetmen sigara almaya gönderir, yapımcı masaj ister falan falan. Asistanların bu durumu idare etmeleri hep iş öğrenme hevesindendir. İş öğrenmek için en ideal pozisyondur asistanlık. Gelelim olması gerekene: Yapımcı, bir tv programının genel olarak içeriğinden sorumludur. Herkesin işini düzgün yapması yapımcının sorumluluğundadır. Ayrıca işin parasal boyutuyla da yapımcı ilgilenir....

90li yılların sonlarına kadar tüm dünyada ve tabii ki ülkemizde linear kurgu sistemleri kullanılıyordu. Hatta çoğu kanal ve ajans büyük yatırımlarla aldıkları linear kurgu sistemlerini, betacam kameralarını ve kolilerce kaseti çöpe atmak istemiyordu bu yüzden ülkemizde 2000li yılların başlarında da bu sistemlerler faal olarak kullanılıyordu.  Not: Trt'nin bazı kanallarına halen digital betacam kaset teslim ediliyor.      Linear sistem; cut kurgu veya sektör içerisinde kara montaj tabir edilen, kasetler üzerinden bir  jog-shuttle ile yapılan basit bir teknikti. Montaj yaparken çıkan sesler ve uygulanan kaba kuvvet sizi bir anda pimapen montajcısı havasına sokuyordu.  İşin güzel tarafı ise kurgunun gerçek anlamda mantığını çözmenize olanak sağlayan en iyi sistemdi. Örnek vermek gerekirse elinizde kaynak olarak kullandığınız 2 adet ham görüntü kaseti var diyelim... Bunlara a ve b kasetleri dersek 3. Bir master kasete iht...

Arkadaşlar sektörde 10 yılı aştıktan sonra kendime kesin olarak koyduğum bir kural var... Hiçbir işe iyi ya da kötü demiyorum.  Başlıktaki soru bana binlerce kez sorulmuştur emin olun. Bu gözler neler gördü, bu kulaklar neler duydu inanamazsınız: Devamlı kendi etrafında dönen kamera hareketleriyle hazırlanmış tanıtım filmleri ki bunları izlerken kafanız ciddi güzel oluyor. Audiojungle'dan indirilmiş ama satın alınmamış müziklerle hazırlanan tanıtım filmleri.  Müzikte devamlı audiojungle sesi duyulur. (Müşteri de şarkı sözü zanneder.) Bir kurgu yazılımının efekt paletinde ne var ne yok tamamının kullanıldığı tanıtım filmleri veya klipler. (Müşterimiz süslü şeyleri seviyor!!!)   Hatta bana bir tanıtım teaserı izletildi bir keresinde. İçerisinde Beyonce klibinden sahneler kullanılmış. Yanlış anlamayın Beyonce klibindeki sahneler taklit edilmemiş, bire bir alınarak teaser içerisine serpiştirilmiş.  Yukarıda sıraladığım örnekler si...

Benim videographer'dan anladığım kabaca şudur; Mahalle esnafının yıllardır söylediği gibi videocu... Nasıl ki fotoğrafçıya fotoğrafçı deniyorsa öyle... Aslında videocu kelimesi her ne kadar sakil dursa da şu an yaptığım işlerle alakalı çok sevdiğim ve gayet bizden bir kavram.  Teknik olarak da doğru; Videocu= video satan kişi. Videographer = kendi çekip kendi kurgulayan kişi. Tabi bizi prodüksiyon şirketlerinden ya da yapım ekiplerinden ayıran kavram ise videolarımızı kendimiz çekip  kendimiz kurgulayarak müşteriye sunmanız. Bu durum zamanında hiç hoş karşılaşmadığım bir sistemdi. Halen de büyük bütçeli yapımlarda birlikte çalıştığım ekipler olmakla birlikte sektörde küçük düşer miyim endişesi oluşmuştu. Fakat zamanla bir şey farkettim ki o da prodüksiyon şirketlerinin çok yüksek bütçeler istemesinden çekinen ciddi bir kitle olduğu gerçeği. Ayrıca farkettigim konu ise (Buna çok şaşıracaksınız) ıyi bir videographer'ın tek başına ya...

Arkadaşlar televizyonculuğa veya prodüksiyon sektörüne girmeyi, ilerlemeyi ve başarılı olmayı hatta ileride yönetmen olmayı hayal ediyorsanız hevesinizi kıracak bir şey söyleyim: Mutlaka kurgu öğrenmeniz lazım. Burada kastettiğim; başlıktaki yazılımları çok iyi kullanmanız değil kesinlikle. Kurgu tekniklerini, kuramlarını, tarzlarını, hatta modasını öncelikle teorik olarak yalayıp yutmanız lazım. Bunun avantajları ne derseniz anlatmaya çalışayım: Öncelikle daha önce 'ben kimim' başlıklı yazımda bahsettiğim üzere işin en zor ve en sıkıcı kısmı kurgudur. Böylece zordan başlamış olur devam etmek istemediginizde de fazla zaman kaybetmeden sektöre veda edersiniz. Bunu bu kadar sık anlatmanın sebebi tecrübeyle sabit olarak yanıma gelen onlarca stajyerin kurgu sürecinde sektöre veda etmesidir.  Teknik olarak ne öğreniriz derseniz;  Kısaca bu işlerle alakalı her şeyi yani: *Görüntü okuma (buna daha sonra ayrıntılı değineceğim) *Işık bilgisi ...